47/MUHAMMED-4
(47) MUHAMMED Suresi
Âyet - 4 Cüz - 1
|
1
2
3
4
5
6
7
|
فَإِذا لَقِيتُمُ الَّذِينَ كَفَرُوا فَضَرْبَ الرِّقَابِ حَتَّى إِذَا أَثْخَنتُمُوهُمْ فَشُدُّوا الْوَثَاقَ فَإِمَّا مَنًّا بَعْدُ وَإِمَّا فِدَاء حَتَّى تَضَعَ الْحَرْبُ أَوْزَارَهَا ذَلِكَ وَلَوْ يَشَاء اللَّهُ لَانتَصَرَ مِنْهُمْ وَلَكِن لِّيَبْلُوَ بَعْضَكُم بِبَعْضٍ وَالَّذِينَ قُتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَلَن يُضِلَّ أَعْمَالَهُمْ
MUHAMMED-4 Ayetinin Türkçe Okunuşu: Fe izâ lekîtumullezîne keferû fe darber rikâb(rikâbi), hattâ izâ eshantumûhum fe şuddûl vesâk(vesâka), fe immâ mennen ba’du ve immâ fidâen hattâ tedaal harbu evzârehâ, zalik(zalike), ve lev yeşâullâhu lentasara minhum ve lâkin li yebluve ba’dakum bi ba’d(ba’din), vellezîne kutilû fî sebîlillâhi fe len yudille a’mâlehum.
MUHAMMED-4 Ayeti Türkçe Meali: Artık kâfirlerle karşılaştığınız zaman onları güçsüz (zayıf) bırakıncaya kadar boyunlarını vurun. Bağlarını kuvvetlendirin (esirleri sıkıca bağlayın). Nihayet savaşı, onun ağırlıklarını (silâhlarını ve savaş levazımatını) bırakınca da onları, ister lütuf olarak (bedelsiz) veya fidye alarak (bedel karşılığı) (bırakın). İşte böyle. Ve eğer Allah dileseydi, elbette onlardan intikam alırdı. Ve lâkin (bu) sizin bir kısmınızı, diğer bir kısımla imtihan etmek içindir. Ve onlar ki Allah yolunda öldürülenlerdir, o taktirde onların amelleri boşa çıkarılmaz.
1. | fe izâ | : artık, bundan sonra olunca |
2. | lekîtum (u) | : karşılaştınız |
3. | ellezîne keferû | : inkâr edenler |
4. | fe darbe | : o zaman, derhal, hemen vurun |
5. | er rikâbi | : boyunlar |
6. | hattâ izâ | : oluncaya kadar |
7. | eshantumû-hum | : onları güçsüz, zayıf bıraktınız |
8. | fe şuddû | : o zaman kuvvetli tutun, bağlayın |
9. | el vesâka | : bağlar |
10. | fe | : bundan sonra, artık, nihayet |
11. | immâ | : amma, ya veya, ister öyle ister böyle |
12. | mennen | : ni'metlendirerek, lütfederek (bedelsiz) |
13. | ba'du | : sonra |
14. | ve immâ | : ve amma, ya veya, ister öyle ister böyle |
15. | fidâen | : fidye alarak (bedel karşılığı) |
16. | hattâ tedaa | : bırakana kadar |
17. | el harbu | : harp, savaş |
18. | evzâre-hâ | : onun ağırlıkları (silâhlar, levazımatlar) |
19. | zalike | : işte bu |
20. | ve lev | : ve eğer, şâyet |
21. | yeşâullâhu (yeşâu allâhu) | : Allah diler |
22. | lentasara (le intasara) | : elbette intikam alırdı |
23. | min-hum | : onlardan |
24. | ve lâkin | : ve lâkin, fakat |
25. | li yebluve | : imtihan etmek için |
26. | ba'da-kum | : sizin bir kısmınız |
27. | bi ba'din | : bir kısmınız ile |
28. | vellezîne (ve ellezîne) | : ve onlar |
29. | kutilû | : öldürüldüler |
30. | fî sebîli allâhi | : Allah'ın yolunda |
31. | fe len yudille | : o taktirde, o zaman boşa çıkarılmaz |
32. | a'mâle-hum | : onların amelleri |
* Ayet Kelime sözlüğü
kurantefsiri.com sitesinden download edilmiştir.